Paylaş |
|
Tweet |
İnsanlık tarihinde en çok merak uyandıran konuların başında hiç kuşkusuz İbranilerin Tarihçesi dir.İbranilerin kim olduğu,İbranilerin din anlayışı,İbranilerin peygamberleri oldukça ilgi çekicidir.
İbrani tarihi Tevrat ve diğer kutsal kitaplarda uzunca anlatılmıştır. Gerçek bir tarihten yola çıkılmakla birlikte içeriği olağanüstü bir anlatım kazanmıştır. Tek tanrılı, soyut bir din anlayışını yayan bu kavmin Eskiçağlardaki tarihinin olağanüstü öyküsünü tümüyle anlatmadan önce Peygamber Davud’a (M. Ö. 1025 – 974) dek olan gelişimle, bundan sonraki gelişimin ayırt edilmesi gerekir. Davud’dan öncesi mitolojik nitelikte bir tarihtir. Davud’dan sonrasını ise Ön Asya yazılı belgeleriyle doğrulama olanağı bulunmaktadır.
İbrani, ırmağı aşan anlamına gelmektedir. Bu ad onlara Ke- nanilerce verilmiştir. (M. Ö. 1200) göçleriyle gelip Kenani ülkesinin bir kesimine adlarını- veren Filisfc’lerden gelen Filistin ülkesi İbranilerle ilgili ülkedir. Sami ırkından olan İbranileritı Arabistan çöllerinden göçebe kabileler olarak bu bölgeye nasıl ve ne zaman geldikleri karanlıklar içindedir. Mısır belgelerinde «Habiri» olarak gösterilen kavimlerin İbrani kavimleri olduğu anlaşılıyor. Tevrat «Bilgeler» kitabı bölümünde verilen bilgilerin bir kesimi tarihsal bir gerçek olarak kabullenilir. Buna göre peygamberler başkanlığında yaşayan İbrani boylarına, İbrahim zamanında tanrı Yahova bir ülke bağışlamıştır. Adanan bu ülkeye (Arz-ı Mevud, vaad edilmiş ülke) gitmek için çölü bırakan göçebe boylar buraya vaad edilmiş ülke) gitmek için çölü bırakan göçebe boylar buraya yerleştiler. Kenanilerin ülkesi (daha sonraki adıyla Filistin) olan bu yörede sürülerini otlattılar, Kenanilerle çatıştılar. Yüzyıllarca Mezopotamya – Mısır arasındaki çöllerde göçebelik eden bu kavimlerin başında bilge – peygamberler bulunuyordu. Öyküleri uzunca işlenen bu peygamberlerden İbrahim’den sonra İshak ve Yakub çok tanınanlardandır. Yakub, Yahova ile güreşe tutuşup onu yendiğinden, güreşte yenen anlamına «İsrail» adını taşıyacaktır ki bu kavmin «İsrailoğulları» adı buradan gelmektedir. Çölde kıtlıklar nedeniyle zorluk içinde yaşarlarken İsrail oğlu Yusuf Mısır’a gider. Orada önemli bir görev elde eder. <Yusuf ile Züleyha öyküsünde bu olay uzunca anlatılır).
îbranilerin Mısır maceraları Yusuf’la başlar. Yusuf çöldeki bu kavmi Mısır’a toplar ve orada gittikçe zenginleşirler. Mısırlılar bunlara tepki gösterirler. Doğan çocuklarının çoğalmaması için öldürülmesini buyurur firavun. İbraniler Mısır’da baskı altına alındıkları sırada Musa öyküsü ortaya çıkar. Musa’nın doğumu, ırmağa bırakılması, sarayda yetişmesi, Firavunla mücadele ve kavmini Mısır’dan kurtarması uzun bir öykü olarak işlenir. (Burada özellikle Musa’nın dünyaya gelişi ve ırmak öyküsünün Hindistan’da, Roma’da, Sümer’lerde de aşağı yukarı aynı biçimlerde var olduğunu unutmamak gerekir). Bu öykünün tamamı doğru olmasa bile M. Ö. II. binin ilk yansında Mısır’ın doğudan gelen göçebelerle ilişkileri olduğu bir gerçektir.
Musa, kavmini Mısır tutsaklığından kurtardıktan sonra Sina yarımadasına getirip Yahovaca kendisine verilen emirleri açıklayacaktır. «On Emir» den oluşan bu kutsal buyruklar şunlardır :
1 — İsrailoğullarını tutsaklıktan kurtaran Yahova’dan başkasına tapılmayacak,
İşte Musevilik dinini oluşturan «vahiy»e dayandırılan kutsal kitap bu buyrukları içerir. İbraniler kendilerine bundan sonra «Musevi» adını verecekler daha çok dinsel bir topluluk olarak bu ada bağlı kalacaklardır.
Musa, Arz-ı Mevudu kavmine yeniden gösterecektir. Böylece ikinci kez tanrı Yahova’nın kendilerine bağışladığı ülkeye gelen İbraniler, Yakub (İsrai) un on iki oğluna göre on iki boy olarak birer bilgenin başkanlığında örgütleneceklerdir. Aslında göçebe anlayışa uygun olarak boy beyleri niteliğinde olan bu bilgeler dinsel önder özelliği taşımaktadırlar. Bu göçebe boylar Lut gölü çevresinde mücadele ederek yerleşeceklerse de aralarında birliği kurma olanağı çok zor gerçekleşmiştir. Göçebe yaşantıdan gelen bu özellik, boylar arasındaki çatışmaların, İsrail devletinin sonuna dek sürmesine yol açacaktır.
Boyların başındaki yöneticiler (ki bilge – peygamber niteliği taşıyorlar) den Câlût önceleri başarı gösterecekse de asıl boylan birleştirip bir İbrani devleti oluşturan Davud’dur.
Davud’la birlikte İbranilerin tarihinde yeni bir aşama başlamıştır. Saltçı tek kişi yönetimine bağlı İbrani devleti, Ön Asyanın büyük devletlerinin ortadan kalkmasından yararlanarak kurulma yoluna girdi. Davud (M. Ö. 1025 – 974) ülkenin sınırlarım genişletip, düzenli bir sosyal yaşantı kuracaktır. Kudüs’ü İbranilerin başkenti yapacaktır. Musa’nın düşüncelerine ek yapan Davud da peygamber özelliği taşımaktadır. Davud’un krallık yönetimini destekleyen düşünceleri çevresinde gelişen düşünceler kutsal bir kitap olacak ve Zebur adı verilecektir. Davud’un kurduğu bu krallık altın çağını Süleyman (M. Ö. 974-931) devrinde yaşayacaktır. Ön Asyanın bu tarihlerdeki siyasal yaşantısı İbrani krallığının güçlenmesine uygun bir ortamdır. Süleyman devrinde ilk kez refah toplumunu gerçekleştiren İbramiler onun devrini tamıyacaklar, destanlaştıracaklardır. O’nunla ilgili anlatılan öyküler sürüp gidecektir. Daha önceki devirlerin Mısır ve Hİtitleri gibi bir yolla zenginleşen İbranilerin bu gelişmesi uzun sürmez, kabileler arasındaki ayrılıklar Süleymamn ölümünden sonra birliği parçalayacak ve iki devlet oluşmasına yol açacaktır.
İbranilerin parçalanması, aslında M.Ö. VIII yy. da beliren yeni siyasal ortama bağlı olarak düşünülürse gerçekçi bir yorum yapılmış olur. Ön Asyada beliren yeni güç Asur’dur. Asur’lular İbranilerin zenginlik kaynaklarını kesmeye başlamışlardır. Kabileler Süleymandan sonra ikiye ayrılarak bir kesimi kuzeyde merkezî Sa- miriye olan İsrail devletini oluştururken, bir kesimi de Kudüs merkez olmak üzere Yahudi devletini kuracaklardır. Bu iki krallık kendi aralarında sürekli bir mücadeleye gireceklerdir.
İbranileri Roma devrinde dünyanın her tarafına dağılmalarına karşın eriyip gitmekten koruyan temel unsur ilk kez ortaya koydukları tek tanrılı din anlayışıdır. Bu din çevresindeki mitolojik tarihleri onları birleştiren unsur olacak ve İkinci Dünya Savaşından sonra bugünkü İsrail devletinin yaratılmasını sağlayacaktır. Yahova her ne kadar İbranileri öncelikle düşünen tanrı ise de soyuttur, tektir ve biçimsizdir. İbraniler tarihlerinin iyi gelişmesini onun sağlığına, başlarına gelen felâketleri de ona ihanet etmek sonucuna bağlayarak evrensel tanrı anlayışı kazanmış ilk ulustur.
Ön Asyadaki kavimlerin tarih boyunca amansız darbeleriyle karşılaşan, Hellenleştirilmek istenen, Romalılarca en sonunda yok edilmekten kurtulan İbranilerin binlerce yıllık bir dağılmaya karşın bugün devlet olarak var olmaları ya da başka ülkelerde «ya- hudi» azınlık olarak yaşıyabilmeleri eskiçağlardaki bu dinsel ruhla oluşmuştur. Tüm baskılara karşın onları canlı tutan bu tarihin daha ayrıntılı öğrenilmesinin, eğitsel sonuçları olduğuna işaret ederek konumuzu bitirelim.
http://bilelimmi.com/osmanlinin-ilk-denizaltilari/